19 Eylül 2011 Pazartesi

Kutu


         Rutubet kokan, karanlık bir odaya terk edilmiş bir kutu varmış. Tahta, eskimiş ve tozlanmış bir kutu...
         Yalnızlığa terk edilmiş bu kutu. Bütün güzel anıları içerisine hapsedilmiş ve terk edilmiş. Oysa ki o kadar çok söyleyecek, anlatacak şeyi varmış ki... Konuşamamış. Günlerce, karanlık odanın içerisinde, rutubet kokusunu içine çekerek, içerisinde bardınrıdığı güzel anıları anlattığı günü beklemiş. Bu istek onu canlı tutmuş, bu korkutucu odada.
        Çok güzel anıları saklamış derinliklerinde. Sıkıca sarmalamış onları, sarsıntılar onları zedelemesin diye. Bir anlatmaya başlasa, kendisini tutamayacak ve hepsini bir çırpıda anlatacağından korkarmış. Bunu düşünmek, hep yüzünü güldürürümüş bu kutunun. Nasıl da heyecanlı ve gururluymuş, içinde tuttuklarıyla.
        Bir gün gelecek, karşısında duran bu hareketsiz kapı açılacak ve içeriye dolan ışıkla, anahtarını görecek. Bütün güzel hatırlar saçılacak etrafa. Saatlerce, günlerce onun anlattıkları yankılanacak bu karanlık odada. Anlattıkları, tüm rutubeti ferahlığa çevirecek.
        Bütün bu düşünceler, kutuyu bir kelebek misali yaparmış. Heyecanlanır ve kalp atışını dizginlemek için şarkı mırıldanırmış. Çok da güzelmiş sesi. Bir duyabilseler, bütün anıları güzel bir şarkı söyler gibi çınlayacakmış kulaklarda.
         Beklemekten yorulmamış. Heyecanı onu hiç bırakmamış. İçinde sakladıklarını anlatacağı günü düşündükçe hiçbir zaman yenik düşmeyeceğini biliyormuş. Çoğu zaman kendini bir oyuncak kutusu gibi hisseder, içindeki anılarla oynar, onları süslermiş. En sevdiği şeymiş bunu yapmak. Geçmişi süsleyerek, rengârenk yaparmış. Bir gökkuşağı gibi... Uzun uzun seyeredermiş sonra. Karanlık odada olduğunu işte bu zamanlar unuturmuş. 
         Bu kutu, beklemiş. Beklemiş... Saatler, günler, yıllar geçmiş. Heyecanını sevmiş, geçmişini süslemeye devam etmiş. Beklemekten hiç vaz geçmemiş. Hiç...
         Bu kutu, o karanlık, rutubet kokan odada ölmüş. Bütün bir ömrünü, içindeki güzellikleri anlattığı anı düşünerek geçirmiş. Onu bulduklarında, geçmişine sımsıkı sarılı hâlde görmüşler. Yüzünde ufak bir tebessüm... Parmaklarının arasından parlayan ufak bir gökkuşağı süzmesi...