Bir teknemiz var bizim kardeşim: Tekne diyorum, ama böyle içinde kalmalı
falan… Tam yat gibi de değil; onun, biraz ufağı. Bize (üç kişi) yetecek kadar
yer var. Ama güvertesinde ise, o-hoo… Onun arkadaşları gelir, akrabası gelir,
ablası, abisi gelir…
Bazı
geceler kalabalık olur, iskeleden çözemeyiz ipi. Ya batacak kadar kalabalık
olmuşuzdur ya da kaptan, batıracak kadar çözülmüş.
Bazı
geceler ise bir sessiz olur bu tekne; rakı kadehleri bile sessizce konur ufak
masanın üzerine.
Sessiz
geceler haberli gelir buraya. Bilinir; sessizliği getiren, sessizliği bozacak
olandır. Ardı ardına kadehler dolar, dalga dalga iskeleden uzaklaşırken…
Şöyle hem
kıyıdan, hem de kendimizden uzaklaştığımız o anda, yeniden doldurulan
kadehlerle çözülür her şey. Kahkalar atılır, sitemler edilir, yeri gelir tüm bu
dünyanın adaleti süzülür… ama her şeyin sonunda, gün doğarken,hayal kurulur.
Hayal
kurulur ki, iskeleden çözdüğümüz ipleri kaybetmeyelim.
Şöyle
ufaktan, allengirli-göz alıcı renklerden geçişi olan bir lamba olur güvertede.
Sahilden bakıldığında dikkat çekmesi bize yeter. Hem ışığımız patlar sahildeki
gözlerde, hem de kahkahalarımız sarar sahili.
Aklımıza
eser, caddebostana yaklaşırız, aklımıza eser adalara doğru çeviririz rotamızı.
Aheste aheste gider tekne, biz de bir öyle güvertesinde.
En cafcaflı
zamanları yazındır. Çünkü hayallerimizin tam mevsimidir. Istanbul’dan
uzaklaşmamızın mevsimidir. Bir güzel olur, sokaklarını arşınlamadığın bir
şehrin ışıkları karşısında demirlemek.
Bir bir
yudumlarken kadehini, “O değil de, yarın bi inelim gezelim şuraları. Ne var ne
yok; canlı mı, heyecanlı mı?” diye söz açarsın. O konu birkaç saat akar…akar da
tok tutar.
Bir kalıp
peynirle de içilir, dünden kalma soğuk yaprak-dolmasıyla da… Yani benim canım
kardeşim; sıcaktan – soğuğa… anlatabiliyor muyum?
Gidilecek
yerimiz olur, gitmeyiz. Diyecek sözümüz olur, demeyiz. Söyleyecek şarkımız
olur, söylemeyiz… Ama… biz ayrı olsak da hep birlikteyiz be canım kardeşim.
Şöyle açıldık
mı denize bir akşam vakti; ne dalgalar geçerken teknenin altından, ne
düşünceler sarar zihnimizi. Aramak, konuşmak isteriz de; telefon çekmez be
kardeşim. Biz ne yaşarsak, ne hissedersek o teknede yaşar-hisseder orada
bırakırız canım kardeşim. Bizim öyle kolay kolay devrilmememizin nedeni budur.
Anlatabiliyor
muyum canım kardeşim?