Tüm her şey sana zıt duruyor gibi hissettiğin o an…
Çaresizlik öyle bir sarmış ki bedenini, nereye gitsen, hangi
yola girsen çıkmaz. Hangi kapıyı çalsan içi boş, bomboş odalar. Ne bir arayan
kalmış ne de bir soran. Yapayalnız geçirdiğin günler ardında biraz
alaka beklemen çok olmuş. Elinden tüm sevdiklerin alınıyor gibi. Az ve öz
severken sen, çokmuş gibi algılanıyor olması; çaresizlik. Tane tane dolduruyor
iliklerini. Tüm çıkmazların dibindeyken bir çıkmaza daha giriyorsun. Zaman
kayıp gidiyor ellerinden. Vakit geçiyor. Saniyelerin nabız atışlarında
gençliğin yok oluyor. Sen, ‘sen’ ile kalıyorsun. Aydınlığa karanlık çöküyor.
Kalbim bir keder… İyileri tutmak zor iken kötüler bir o kadar inatçı. Her bir
davranışın ardında anlamsızlık, saçmalık beliriyor. Tüm bu mantıklı olanlar b,r
anda içi bomboş kutulara dönüyor. Yok oluyor adeta. İyiler zamanla yok oluyor.
Boşluk hacmini arttırıyor. Geriye bir sessizlik içinde bir kaç sözcük kalıyor.
Başı sonu belli olmayan… Anlamı belli olmayan… Saniyeler atıyor…
Anlamı
belli olan sözcükler yanlış anlamlarına kavuştuğunda düşünceler kaplıyor
aklını. ‘Acaba’ derken buluyorsun kendini. Ve her ‘acaba’ kendinden şüphe
ettiğin o ana tekabül ediyor. Kendinden şüphe etmek; duygularından,
düşüncelerinden ödün vermek…
Kaleminin
mürekkebi öyle başı boş dağılıyor ki damla damla saman yapraklı kağıda, akıyor,
karışıyor, bir bütün oluyor. Sahip çıkamadığın her düşünce anlamını kaybediyor.
‘Olmayacak’ dediğin her an koca bir boşluk bırakıyor aklında. Tekrar düşünmeli,
tekrar değerlendirmeli.
Kayboluyorsun;
zamanla, tane tane, saniye saniye. Büyük düşünceler un ufak oluyor aklında.
Kayboluyorsun. Duygular kendini mantığa bırakıyor. Söylenenler anlamını
yitiriyor.
Her güzel
şeyin sonu oluyor ya, güzel olanın sonu her daim kötü gibi. En büyük güzellik;
hiç olmamışlıktır.
Sigara
izmaritinin parmak uçlarında yanışı gibi za
man… Acı veriyor. Nihilist
yaklaşımın düşünceleri akan kanına karışıyor. Koca bir boşluktan koca bir
boşluğa adım atar gibi. Amaçsız, çaresiz, anlamsız ve komik. Öyle ya; her şey
anlamını yitiriyor.
Anlamayacak
kadar aptal insan. Birkaç kadehte her şey yerli yerine otururken, tüm oturmuş
olanlar yerinden kalkıyor. Ve bu saygı belirtisidir. Düşüncelerin aitliğe,
sorgulanmış olanlara ve acımışlık, acınmışlık…
Sahip
olamayacak kadar acizliğin içerisine gömülmüş. Belki… belki bir an gelir de
anlaşılır bu duygular, düşünceler. Tamamıyla yok olan bir düşüncenin, zamanın
son demleri gibi. Zamansızca gelen ve zamanı belli olmayan ölüm gibi.
Yok oluyor.
Yaşarken varlığından ödün veriyor. Mantıksız, komik ve saçma… Basitliğinin
altında koca bir anlam barındırıyor. Ve her şeyin detaylarda gizli olduğu gibi.
Her şeyin kelimelerde gizli olabileceği gibi.
Bir insan,
tüm güzelliğin ardında barınan gerçek duygularla sevebilecek… Mantık tüm
güzelliğin ardında durur.
Yok oluyor
tüm güzellikler, mantık, fark edilmek üzere.
An Mektubu: O an içerisinde gelişen duygu ve düşüncelerin o an içerisinde yazılmasını içerir.
Not: Kimi cümleleri ve kelimeleri okunmaz hale geldiklerinden dolayı düzeltemedim. Anlam kayması ve/veya anlaşılmazlık olabilir.