"‘Gitmek’
kolay olsaydı eğer; kuşlar yalnız uçardı. "
Ne senden gidebiliyorum, ne sana gelebiliyorum. Aramızdaki mesafeler
değil; seni, bana ulaşılmaz yapan.
“Nereye kadar yürür böyle, nereye kadar
sabredebilirim” diyorsun:
Şimdi ben yazıyorum, sen okuyorsun işte.
Ben yazacağım... ve sen okuyacaksın.
Ve bir gün, sen, okumayacaksın.
İşte o zaman ben, yine yazıyor olacağım.
Sen okumayı
bitirdiğinde unutacaksın, beni; ben ise her yazımda biraz daha...
“Seviyorum” dedi sonunda bir aşık.
Şimdi terk etme vakti. Çünkü insan, ancak sevdiğini terk edebilir.
“Seviyorum” dedi sonunda bir aşık.
Kiminin sonu’nda, kiminin başı’nda.
Ve sevgi; bir aşık daha
kazanırken kavramında, bir sevdalıyı daha kaybetti.
Ya o kalacaktı orada, ya da sadece bir diğer o. :
Kim kalırsa kalsın; aynı gönül verilecek, aynı eller uzanacak, aynı koku
sunulacaktı ‘o’nlara.
Biri hep ‘var’ken ‘yok’ oldu, bir diğeri ise hiç ‘yok’tu ‘var’ oldu.
Ve; “seviyorum” dedi sonunda bir aşık; aşkından uzaklarda.
Bunu bir aşkı duydu çok ‘uzak’lardan, bir de sevdalısı... çok ‘yakın’dan.
:
Yollar aşılmak için vardı; aşk uğruna; gözler uzakları görebilmek
için...
Ayaklar yolları aştı, duygular sevdayı...
Ve gözler hep kör kaldı uzaklarda.
Sevdalının ‘hayali’ ise hep, kavuşmada.