Tane tane söndü mumlar… Kokuları dağıldı odaya. O kadar
çoklardı ki, karıştı kokuları birbirine, kalabalıkta kayboldu, söndü. Kimi mor,
kimi sarı, kimi beyaz… Her biri ayrı bir gecenin anısını taşıyor sırtında. Ve
hepsi için, kendi yükü ağır, en fazla. Birinin, bir diğerinden hiçbir farkı
yok. Ancak renkleri değiştiriyor algıyı. Her birinin hayalinde romantik bir
geceye yanmak var. Söneceklerini hiç düşünmeden…
Loş ışığın
aydınlığında, tane tane yükselirken dumanları, sessizlik dolduruyor odayı.
Birkaç adım ötede açık pencereden ay sızıyor. Birka
ç kitap düşmüş yere, kimisi yüz üstü. Bu odada her şey sakin bir ritim içerisinde. Kalbim hariç…
ç kitap düşmüş yere, kimisi yüz üstü. Bu odada her şey sakin bir ritim içerisinde. Kalbim hariç…
Nasıl da
dolmuş aklım, ağlamaklı gözler gibi. Hatıralarım gözümün daldığı her bir mum
alevinde yanıyor, parıldıyor…
Çok
konuşuyor gece. Çok ses çıkarıyor aklımda…Bir sürü kelime, bir sürü cümle, bir
sürü küfür ve iltifat. Hem, her kadehe uzanışımda elimi de yakıyor mumlar.
Odaya aitliğim dışarı taşıyor. Kadehi her kaldırışımda ay, çiziklerle dolu
elime vuruyor. Gülen surat silüeti gibi, hissi bir gülüş barındırıyor.
Son iki
mum… Ay’ın parlaklığıyla birlikte savaşıyorlar. Bedenimden uzak kalmış
sıcaklık, hava soğumuş, ayaklarım üşüyor. Ne diyecek sözüm var geceye, ne de
dinleyecek halim. Ay’da yavaşça çekiliyor pencereden.
Son iki mum…odayı aydınlatan…
Son bir mum…
Baş başayız
şimdi. Bir o kadar da yalnız. Mahcubum ona karşı, güzel bir geceye yakamadığım
için. O da bana karşı mahcup, hissediyorum; bana hatırlattığı şeyler ağlattı
diye. İkimizde de sakinlik hakim. Aydınlatıyoruz yüzlerimizi… Yavaş hareket
ediyorum artık; sönmesin diye.
Kalmayacak ışığım, birkaç dakika sonra. Ayrılmanın tadını alıyoruz,
defalarca. Hem bu, uzun da sürüyor…saniye saniye iliklerimize işliyor.
“Güzel bir
dileğin nefesiyle sönmek isterdim!” diyor, gecenin gevezeliğini yararak.
Sonrası ağır bir sessizlik…
Yorgun bir
sesle “Seni söndürecek en güzel dileklerimin nefesini, gerçek olmaları için
tükettim. Olmadı.” dedim. Ben onu, o beni böylesiye boynu bükük yollamak
istemezdi, istemezdik.
Söndü.
Koca bir
karanlık bıraktı ardında; soğuk bir oda, ayakları buz kesmiş, saçı dağınık,
düşlerinde kaybolmuş kambur oturan bir adamı da…
Dumanı
süzülürken karanlık odada, derin bir nefes çektim dumanından. En güzel
dileklerin nefesiyle gitmedi, ancak en güzel dileklerin nefesi olması için
ciğerlerime doldurdum onu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder