21 Mayıs 2014 Çarşamba

Kokulu Mum

            Tane tane söndü mumlar… Kokuları dağıldı odaya. O kadar çoklardı ki, karıştı kokuları birbirine, kalabalıkta kayboldu, söndü. Kimi mor, kimi sarı, kimi beyaz… Her biri ayrı bir gecenin anısını taşıyor sırtında. Ve hepsi için, kendi yükü ağır, en fazla. Birinin, bir diğerinden hiçbir farkı yok. Ancak renkleri değiştiriyor algıyı. Her birinin hayalinde romantik bir geceye yanmak var. Söneceklerini hiç düşünmeden…
            Loş ışığın aydınlığında, tane tane yükselirken dumanları, sessizlik dolduruyor odayı. Birkaç adım ötede açık pencereden ay sızıyor. Birka
ç kitap düşmüş yere, kimisi yüz üstü. Bu odada her şey sakin bir ritim içerisinde. Kalbim hariç…
            Nasıl da dolmuş aklım, ağlamaklı gözler gibi. Hatıralarım gözümün daldığı her bir mum alevinde yanıyor, parıldıyor…
            Çok konuşuyor gece. Çok ses çıkarıyor aklımda…Bir sürü kelime, bir sürü cümle, bir sürü küfür ve iltifat. Hem, her kadehe uzanışımda elimi de yakıyor mumlar. Odaya aitliğim dışarı taşıyor. Kadehi her kaldırışımda ay, çiziklerle dolu elime vuruyor. Gülen surat silüeti gibi, hissi bir gülüş barındırıyor.
            Son iki mum… Ay’ın parlaklığıyla birlikte savaşıyorlar. Bedenimden uzak kalmış sıcaklık, hava soğumuş, ayaklarım üşüyor. Ne diyecek sözüm var geceye, ne de dinleyecek halim. Ay’da yavaşça çekiliyor pencereden.
Son iki mum…odayı aydınlatan…

Son bir mum…
            Baş başayız şimdi. Bir o kadar da yalnız. Mahcubum ona karşı, güzel bir geceye yakamadığım için. O da bana karşı mahcup, hissediyorum; bana hatırlattığı şeyler ağlattı diye. İkimizde de sakinlik hakim. Aydınlatıyoruz yüzlerimizi… Yavaş hareket ediyorum artık; sönmesin diye.  Kalmayacak ışığım, birkaç dakika sonra. Ayrılmanın tadını alıyoruz, defalarca. Hem bu, uzun da sürüyor…saniye saniye iliklerimize işliyor.
            “Güzel bir dileğin nefesiyle sönmek isterdim!” diyor, gecenin gevezeliğini yararak. Sonrası ağır bir sessizlik…
            Yorgun bir sesle “Seni söndürecek en güzel dileklerimin nefesini, gerçek olmaları için tükettim. Olmadı.” dedim. Ben onu, o beni böylesiye boynu bükük yollamak istemezdi, istemezdik.
            Söndü.           
            Koca bir karanlık bıraktı ardında; soğuk bir oda, ayakları buz kesmiş, saçı dağınık, düşlerinde kaybolmuş kambur oturan bir adamı da…
            Dumanı süzülürken karanlık odada, derin bir nefes çektim dumanından. En güzel dileklerin nefesiyle gitmedi, ancak en güzel dileklerin nefesi olması için ciğerlerime doldurdum onu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder