“Yaşamayı seviyorum!” der bir ağaç. Ama köklerini gizler toprağın
derinliklerine. Ne kadar çok yükselmişse gökyüzüne, bir o kadar derine iner
kökleri. Açar bakarsın toprağın dibini; sevgi değil, zorunluluktur onu sıkı
sıkıya toprağa bağlayan. Ya da iyimser düşünür ağaç; suyun peşinden gider
kökleri, tıpkı insanın hayatı kovalaması gibi... Peki, ya ağaç istemezse?
Ne ona gelen güneşi
kesebilir yaprakları, ne de kökleri içgüdülerine karşı gelebilir... Yaşamak
zorundadır ağaç. İnsan ise sadece isterse soluklanır bir ağacın gölgesinde.
Ağaç da bir canlı
olarak nefes alıyor ise bu, onu yargılanabilir kılar. Yargılar ise bir seçim
varsa oluşur. Ya ağaç bir seçim yapabilir; ya da nefes almayarak cansız
olabilir. Ama nefes almamak zaten bir seçim değil midir?
Aslında ağaç da kendi kaderinin
kalemine sahiptir. Peki, ya ağaç istemezse?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder