17 Ekim 2012 Çarşamba

Mektup II


            Aslında sana yazmamam gerekiyor. Yani, nedenini bilmiyorum ama öyleymiş gibi hissediyorum. –Yazmamalıyım sana.
            Ama tutamıyorum kendimi. Burada konuşabileceğim kimseyi bulamıyorum. Bazen, onca ses arasında öylece uzaklara dalıp gidiyorum. Seni düşünüyorum; seninle burada oluşumuzu...konuşmalarımızı... –Tüm bunlardan sonra geri dönüp, o ana bakmak istemiyorum. Midem bulanıyor, sıkılıyorum. O an, bir anda, oracıkta kaybolmak istiyorum. Ya da ufacık, kimsenin göremeyeceği kadar ufacık olmak.
            Ama yine de sen benim bu yazdıklarıma bakma; kararlıyım. Gözlerim daha çok uzaklara dalacak olsa da...
            Buralardan bahsetmek işin bahanesi aslında. Yalnızca beni merak et, beni bil istiyorum –bencilce. Ve kalkıp sana ‘ben’ anlatıyorum buraları. Benim gözümden olan buraları, buranın insanlarını...
--
            Yine gözlerim dalıyor. Ve şu sabah güneşi...etimi yakıyor gibi. Ama yine de, benim gözümden olan buranın insanları, beni her gün yakan bu güneşle yeniden umutlanıyor. Ben ise...
            Neyse, sen de beni merak et istiyorum.
            Sıkı sıkı sarılıyorum sana.
            Hoşça kal.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder