Bu, sana yazdığım son mektup olacak. –Öyle
olmasını umuyorum. Çünkü, o kadar çok yazılar yazıp o kadar çok kağıtlar
buruşturdum ki varlığına duyduğum özlem üzerine...Şimdi, tüm söylemek
istediklerimi söylesem, söyleyebilsem sana, her şeyin büyüsü kaçacakmış gibi
hissediyorum. Her şey, sana olan hislerim ve ‘sen’ bir anda kül olacakmış gibi.
Yani hem detaylarına kadar anlatmak istiyorum sana, hem de susuyorum. –Susmak
zorundayım.
Bu
sana yazdığım son mektup olmayacak belki ama, senin okuyacağın son mektup
olacak. Sana yazdığım mektupları artık göndermeme kararı aldım. Ve bu mektup,
elveda niteliğinden çok ‘haber’ niteliğinde yazılıyor.
--
Seni
burada öylesine özlüyorum ki; derin nefesler almam gözlerimin dolmasını
engellemiyor artık. En çok da kendimden gizlemek istiyorum, ağladığımı.
Artık,
sen de beni merak et, olur mu?
Çünkü
seni göremediğim bu anlar içerisinde o kadar cesur ve acımasız davranıyorum ki
kendime, özleminin bastırdığı her an ‘artık olmayacak’ diyorum. Bu, o kadar
acıtıyor ki canımı...
Seni
kaybetmekten korkardım eskiden. Şimdi ise, seni elde edebilmekten korkuyorum: O
kadar alıştım ki yalnızlığıma, her nefeste ciğerime doluyor. Benim bir parçam
oluyor...zamanla da ‘ben’.
Şimdi
seni merak etmiyorum. Neredesin, ne yapıyorsun, ne giymiş ve akşam yemeğinde ne
yemişsin... Sadece ‘özlem’ duyuyorum sana. Çünkü bendeki ‘sen’i ayakta tutan
tek duygu bu, geriye kalmış. – Sana bir bağlılık beslemiyorum. Olmayacaksın
işte. Ne şimdi, ne de sonra.
Yani
canım benim, ben burada, olduğum yerde duruyorum ve sen gidiyorsun. ‘Ben’ için
gidiyorsun. Seni uzak tutuyorum kendimden. Çünkü anladım; sen, yokluğuyla
değerlenen bir insansın. Ve sen, uzaktan sevilince yakınlaşansın.
'Sararmış' kağıtlara yazdığım mektubumun son satırlarına gelirken, sana umut dolu cümleler kurmalıyım. Hepsini yazdığımı
var sayalım. Çünkü içimde ‘umut’a dair hiçbir şey kalmadı. –Hele ki ‘sen’inle
olan bir ‘umut’-
Şimdi
sıkı sıkı sarılıyorum özlemine.
Hoşça
kal.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder