Rengârenk, koca bir gül bahçesinin içinden geçiyoruz.
Atmosfere aldanıp her şeyin güzel olmasını bekliyoruz. Öyle ya, her tarafımız
rengârenk… Dizlerimiz yara içinde, kollarımız çizilmiş… Koca, dikenli bir gül
bahçesinin tam ortasından geçiyoruz, etrafımız rengârenk. O kadar güzel ki her şey, sanki hayal gibi…
Ama anlatmıyoruz. Her tarafımız yara bere
içerisinde olsa da, parmaklarımızın boğumlarında kurumuş kan kalsa da…anlatmıyoruz,
görmezden geliyoruz. Çünkü burada her şey o kadar güzel ki, hayal gibi…
Muhabbet
kuşları ötüyor, ince uzun dalların üzerinde. Dünyadaki en güzel şarkıyı
söylüyor gibiler. Biz, birbirimize sevgi sözcükleri fısıldarken, onlar ötüyor…birbirimizi
duyamayacak kadar…onları duymamazlıktan geleceğimiz kadar…
Durmadan
yürüyoruz. Bu rengârenk bahçede kayboluyoruz adeta. En dibine… Rengârenk, en
karanlık yerine doğru…
Şimdi daha
da sıkı tut ellerimden. Adım adım keşfedelim bu rengârenk bahçeyi. Uçsuz
bucaksız, sonu olmayan…hayal gibi. Daha da sıkı tut ellerimden; seni tüm bu
güzelliklerin çirkinliğinden geçireceğim. Miden bulanacak, damağında şekerli
bir tatla…
Daha…daha
da sıkı tut ellerimden! Her şey o kadar güzel ki...tıpkı hayallerimiz gibi; rengârenk ve sonu olmayan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder