Gökyüzü çöküyor göğsüme. Başımı
kaldıramıyorum. Derin bir sızı içimdeki, anlatamıyorum. Saklambaç oyunu bu,
kelimelerle aramızdaki. Ben arıyorum, kayıp. Neticede üzgünüz, hepimiz. Hem,
kaç saniye sürüyor en gerçekçi mutluluk!?
Adında gizli.
Bir bal arısı delip geçiyor kalbimi.
Şekerli, acı bir tat var ardında.
Bu çürüme şekerden mi geliyor, acı’dan mı?
Kaç meşgale unutturuyor en güzel anıları?
Kaç boğum, kaç düğüm, kaç saat…
‘Görünmeyenleri görür kalp. Kulaklar ise
kalbin bildiğini duymak için can atıyor.’
Gecenin kokusunu konuşamayanlara sor,
konuşmayanlara.
Kimi kadınlar gerçekleri dudakları
kapandığında söyler.
Bir solukta konuşmak gibiymiş hayat.
Alelacele, alelade, alaycı…
Hiçbir zaman yetişemiyorsun bu hıza. Seni
geride tutacak güzel anıları yaşamakla iştigal oluyorsun. Ve en çok geçmişte
yaşamak istiyor insan. Bildiğinden…
Bu kadar üzeceğini bilmiyordum.
Bu kadar dağınık olacağını. Bu kadar kalıcı…
Bu kadar üzeceğini bilmiyordum.
Bu kadar dağınık olacağını. Bu kadar kalıcı…
Yakından da bakılsa belli olmaz yalnızlık,
dokunmak gerek, ruha.
Maskenin ardında bedenler, bedenin ardında
ruhlar gizleniyor.
Kalbi hissedilir kılan ‘kaybetme’
hissiyatı.
‘Sevgi, kaybetmenin eşiğinde anlıyor derinliğini, değerini.'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder