21 Ağustos 2016 Pazar

Kavun Dilimi


Bir sahil kenarında, iskele köşesinde, önümde tahta kasa, üzerinde örtü yaptığım gazete kağıtları ile birkaç kadeh içiyorum. altı mı saydım, sekiz mi hatırlamıyorum.
Saydım mı?
O da meçhul.
Uzaklarda görünen ışık hüzmelerini izliyor, dalgaların sesini dinliyorum.

Bir şarkı çalınıyor uzaklardan kulağıma., Kalabalık eşlik ediyor. Gülüşmeler kesiyor eşlikli sözleri. Birbirlerine gülen çiftleri hayal ediyorum.

Yalnızım sahilde. Kederli değilim ama. İçimde hafif bir mutluluk var ama nedenini bilmiyorum. Bozulmasın diye, düşünmüyorum da. Dudaklarımın kenarlarında ince bir tebessüm… Öyle kalsın istiyorum. Zaman dursa belki, fark etmeyeceğim.
Öyle durgun ki ruhumun denizleri. Ufacık bir balık bile çıksa suyundan, dalgalar yaratacak.

İçimde bir gülme isteği...Kahkaha atsam, yadırgarlar diye çekiniyorum. Öyle ya, tek olan gülerse, delidir.
Ama üzüldüğüm bir şey var;
az önce almaya yeltendiğim kavun dilimi yere düştü.
Dandik plastik çatal yine de iyi dayanmıştı. En son, peynir parçasını almaya çalışırken zorlanışından hissetmiştim pes edeceğini.

Sonra bu üzüntüyü de atlattım. Kavun dilimini alıp denize attım.
Balıklar da kavun yesin. Hem onlar rakıyı neyle içiyorlar?

Balık arkadaşlarıyla içiyorlardır herhalde.
Arkadaşlarını şöyle bir süzüp kadeh tokuşturuyorlardır.

Uzaktan geçenler, deliymişim gibi bana bakıyorlar.
Sanırım gülüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder