22 Temmuz 2016 Cuma

Hiç

...Elbette, başa döneceksem eğer, değiştirmek isterdim kimi şeyleri.
Yağmur sonrası açan gökkuşlarının rengini değiştirmek isterdim. Her yağmur sonrası, farklı renk tonlarında gökkuşakları açardı mesela.

Yaprakların rengini değiştirirdim sonra. Birçoğu mavi renkte olurdu. Mavi ve tonları. Diğerleri ise rengârenk…

Ağaçlar kocaman ve görkemli olurdu. Dandik binalar için yıkılamayacak güçte ve güzel. Hattâ ağaçların içinde yaşardık belkide. Renkli kuşlar gibi. Hiçbir zaman bulamayacağımız biraz ‘huzur’ için yollar katetmemize gerek olmazdı o zaman, tatil adı altında. Evimizden gök yüzüne bakmamız yeterdi.


Başa döneceksem eğer, yağmuru ve kokusunu değiştirmezdim ama. Çünkü o zaman ağlayabiliyorum biraz, yalanlara.
İnsanların mutluluk, arınma, korunma, inanma, bağışlanma, sevme-sevilme adı altında oluşturduğu bütün yalanlara.

En başa döneceksem eğer, değiştirmek isterdim birçok şeyi.
Sen olmazdın mesela. Ben olmazdım. Tüm bu insanlar, hiçbiri olmazdı. Sana, bana, herkese her şeye yalan söyleyenler…hiçbirimiz.

Son kez, güzel bir kadını dudağından öpüp en başa döneceğim. Hiçbir şeyin başlamadığı o ana. Hiç’liğin olduğu o ana. Hiçlik içinde öpeceğim, hiçlik içinde sarılacak, hiçlik içinde ağlayacak, gülecek. Tıpkı şimdilerde olduğu gibi. Hiç’lik içinde.

En başa döneceksem eğer, hiçkimsenin olmadığı o ana döneceğim. Ve işte orada görülmemiş gökkuşaklarım, koklanmamış yağmur topraklarım, yere düşmemiş mavi yapraklarım ve dinmemiş yağmurlarım olacak.

Ben olmayacağım.
Sen olmayacaksın.
Hiç’lik olacak.
Hiç olacak.
Hiç.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder