28 Nisan 2013 Pazar

Bedel


             Bak; her gelişin bir bedeli vardır. Gürültü patırtı ile terk ediyorsan eğer, sessizce geri dönemezsin elbet. Ya da sessizce gitmişsen…Ama dur bir dakika, ‘geri gelme’den bahsediyorsak eğer, ikimizde sessiz kalamamışız demektir. Bu ‘aşk’ olaylarında sona kalan tek çare hep ‘konuşmak’ oluyor nedense. Hem, herkesin elde edebildiği bir şey nasıl değerli ve özgün olabilir!? ‘Aşk’tan bahsediyorum elbette. Etrafına bir bak. ‘Aşk’ nidaları atılıyor her tarafta. Şarkılar yazılıyor. Yazın bu şarkılara eller, kıçlar sallanıyor, kışın ise oturup ağlanıyor…
            Ama yok, hayır…Ben sana ‘aşk’tan bahsetmeyeceğim. Her süpermarkette kondom kutularına doldurulmuş çeşit çeşit, renk renk aşktan bulabilirsin. Benim sana bahsettiğim bu değil; ‘sevgi’. Gerçek sevgi. Ama sen anlar mısın beni? Her gününe farklı bir dertdaş oturturken, gerçekten oturur da dinler misin beni?
            Her gün bir şeyler kurban edersin Tanrı’ya. Ve senin için en önemli şeyi; zamanı, her gün tane tane kurban edersin. Ancak zaman zaman alabildiğimiz doğru kararlar bizi zamanın kurbanı olmaktan alıkoyar. Bu şıngırdama sesleri takılarından değil, ayaklarındaki zincirlerden geliyor.
            Neyse, unut her şeyi. Bak; her gidişin de bir bedeli vardır. Ve en büyük bedel; bir daha geri dönemeyecek olmandır. ‘Aşk’ bu. Sis bulutu gibi. Ben sana sevgiden bahsediyorum. Gerçek sevgi.
            Ama dur bir dakika… Sen de gittiysen eğer, ben biliyor muyum gerçek sevgiyi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder