13 Ekim 2015 Salı

Hikayemiz Aynı

Sakinliğini koru.
Belki de en çok sen ve ben ağlayacağız.
Sen ile ben, bir kitabın sayfasında sırt sırta duran iki kelime gibiyiz.  Hiçbir zaman aynı cümle içerisinde telaffuzumuz olmayacak. Ancak aynı hikayenin bir parçası, duygusu, betimlemesiyiz.
Oysa anlatmak istediğim mi önemli, seçtiğim kelimeler mi?
Bir yazarın sönmüş sigarası gibiyiz. Ortasından sıkılmış bira kutusu, dibi ekşi. Özenle temiz tuttuğu saman yapraklı sayfanın ortasına damlayan lacivert mürekkep gibiyiz.
Biz miyiz? Hayır. Yada evet. Hikayemiz aynı.
Olmamamız gerekiyor. Olduysak bozulmamamız. Sabit kalmak da değil elbet.
Sonuç sayfaları yırtılmış kitap misali.
Uçmak için kanatlara ihtiyacın yoktur. Birbirine sıkıca birleşmiş, bir kitabın iki yaprak sayfası da gökyüzüne değmene yardımcı olabilir.
Bir cümlede kaybolabilir, hiç bilmediğin, yabancı bir sokakta kendini bulabilir, yağmurda göz yaşlarını kurutabilirsin.
Hiçbir şey, soğuk havada içtiğin o son bira gibi olmayacak. Oysa hepsi, bir şişe biranın aynası...
Sağ kalan birkaç derin duygu, düşünce var yanımda. Cebimde güneş. Isıtmasa da. 'Zaten teknoloji çok gelişti. Şimdi her şeyin pratik bir çözümü var. Bunun da bulunur elbet.' klişeleri.
Ha bu arada, ben eve geldim. Yüreğimde, ıslak sokaklarda yalnız geri dönüşlerim var. Geri dönmek gibi değil de, bilmeden gitmek gibi. Anlatamıyorum. "Geleceğim" demiştim, yapamadım. En çok da ona yanıyorum.
Yanıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder